Güzel Çorum'umuzun, küçük ama şirin ilçesi Mecitözü’ne bağlı olan ve üç tarafı tepelerle çevrili Beyözü köyü, yakın zamanlara kadar Avkat olarak tanınmaktaydı. Avkat; Galatlar zamanında önemli bir şehirdi. Avkat adının da Galatlar’ın güzel prenseslerinden Euchaita dan dolayı verildiği belirtilmektedir. Ünlü Kral Gides’in Mezopotamya ve İran ticaretini Ege Denizi’ne bağlayabilmek için yaptığı meşhur KRAL YOLU’nun da köyümüzden geçtiği söylenmektedir.
Evhaita / Euchaita ören yeri büyük ihtimal tarih öncesi zamanlardan beri, ama kesinlikle Hitit zamanlarından itibaren kesintisiz olarak yerleşime sahne olmuş bir mevkidir. Köyün kendisi Roma dönemi aşağı şehri kaplarken yanındaki tepelerden birinde bronz döneminden kalma bir yerleşim, diğerinde ise halen Bizans ve Selçuklulardan kaldığı düşünülen bir kale vardır. Roma Döneminde gayet önemsiz kırsal bir yer olduğu düşünülüyor. Üçüncü ve dördüncü yüzyıldan itibaren Nefer Teodor isimli Hristiyan azizin kültünün merkezi haline gelerek önem kazanmaya başladı. Altıncı yüzyılda şehrin etrafı duvarla çevrildi, ve en geç 518 yılında İmparator Anastasios tarafından piskoposluk kademesine yükseltildi. Yedinci yüzyılda Evkaita, Müslüman Arapların Doğu Roma illerini ele geçirmesiyle gerilemeye başlayan eski Roma- yeni Bizans devleti sınırlarının hemen arkasında askeri bir üs haline geldi. Bundan sonra Aziz Teodor Kültü sayesinde bir taşra şehri olarak devam etti. 11.yy.’ın sonunda Selçukluların yöreyi ele geçirmeleriyle bu önemide giderek azalmaya başladı. Osmanlılar zamanında yukarışehir veya kalenin aşağısında bir köy olarak devam etti. Evkaita’nın siyasi ve kültürel önemi azalmış olsa da ekonomik yönden önemi devam etti. Osmanlı arşivlerinden elde edilen bilgiler bu yöredeki bir çok köyün 19 yy. sonlarına kadar varolmaya devam ettiğini gösteriyor. Bu mevkinin önemi dört alanda kendini gösteriyor.
Birincisi, 6.ve 11yy. arasında eski Yunan, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma, araştırması ve arkeolojik kazısı yapılmış şehir veya müstahkem mevkilerle karşılaştığımızda Avkat’ın hiçbir zaman çok büyük bir şehir, kültür merkezi veya geniş bir şehir olmadığını görüyoruz. Geçmişinin çoğunluğunda gayet küçük, arada sırada stratejik olarak önem kazanmış, genelde ücra bir yer olarak devam etmiş. Bu yüzden, Anadolu’daki yerleşim birimlerinin en yaygını olan orta karar şehir veya müstahkem mevkii tipine örnek oluşturuyor. Burası, imparator Anastasius zamanında, takriben 515-518 arasında, şehir mertebesine yükseldikten sonra ve 7.yy.da arkasına tepeye yapılan kalesiyle beraber bir geç dönem Roma şehrini araştırmak için eşsiz bir fırsattır. Tipik yarı şehirleşmiş müstahkem bir mevki olarak geç Roma ve Bizans dönemlerinde şehirleşme ağının önemli bir noktasında yer alıyordu. Daha sonra Ortaçağ boyunca doğu sınırındaki savunma hattının üzerindeydi. Bu yüzden taşradaki müstahkem şehirlerin özelliklerini taşıyordu. Bununla beraber de Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de 20.yy’a kadar tipik bir taşra kasabası veya köyü karakterini sergiledi.
İkincisi, Avkat’ın tarihi hiç belgelenmemiş değil. Eski yazılı eserlerde tesadüf edilen bilgiler ve İ.Ö ilk bin yıldan kalma Hitit belgelerindeki kayıtlar Büyük İskender öncesi dönemine tanıklık ederken İ.S 7. ve 8.yy.lardan kalma Hristiyan aziz menkıbeleri o dönemdeki bir müstahkem şehirdeki toplumsal hayatın nasıl olduğunu anlatmaktadır. 11.yy.da burada piskoposluk yapmış olan Yohannes Mavropus (Karaayak), mektuplarında o dönem şehir hayatından detaylar veriyor. 16.yy.dan sonraki Osmanlı kaynaklarından nüfus, geçim kaynakları ve vergilendirilen gelir hakkında bilgiler mevcut. Hem Bizans hem Ortaçağ Müslüman vakanüvislerinin kaleme aldıkları tarihçilerde de Avkat hakkında bilgilere rastlanmaktadır. Bu yazınsal tarihi kaynakların yanında ayrıca epigrafik kanıtlar ve mühürlerden elde edilen bilgilere de ulaşılıyor. Osmanlı döneminden kalma yerli ve yabancı seyyahların gözlemleri de bu listeye eklenebilir.
Üçüncüsü, Avkat Askeri üs olmasının yanı sıra Bizans zamanlarında önemli bir askeri yolun üzerinde yer alıyordu.
Dördüncüsü, Avkat Osmanlı İmparatorluğu boyunca imparatorluğun Anadolu hinterlandındaki tipik küçük köy yerleşimlerinden biri olduğu için daha büyük, hem ticari hem sınai üretim anlamında daha gelişmiş merkezlerle böyle küçük kırsal yerleşim yerinin tarihi bağlamı hakkında çok verimli mukayeseli çalışma yapılmasını sağlayacak durumdadır.
Tarihi yapıyla ilgili bilimsel araştırmalar Kültür Bakanlığı denetiminde devam etmekte olup, Princeton Üniversitesi 2006 yılında yüzey araştırması yapmıştır. Bu çalışma 2007 yılı Ağustos ayında olgunlaştırılmıştır. 2008 yaz mevsiminde projeyle ilgili araştırmalar sonucu elde edilen veriler doğrultusunda kazı alanları belirlenecektir.
Avkat Projesi, Ortaçağ Lojistik Projesinde anahtar öneme sahip olup, bölgedeki beşeri faaliyetlerin tarihinin ortaya çıkarılması ve yeniden yapılandırılmasıyla ilgili uzun vadede devam edecek uluslar arası ve birçok bilimsel disiplini içeren bir projedir. Beyözü mevkiinin Bronz Çağı ve sonrasının harita ve kazı çalışmaları ile yakın çevresinin yüzey tarama çalışmalarını amaçlamaktadır. Bu proje sayesinde tek bir yörenin 2000 seneden daha uzun bir süre boyunca geçirdiği tarihi gelişim, Hititlerden günümüze kadar içinde bulunduğu tarihi siyasi manzara ve doğal çevre üzerinde insan eliyle yapılmış değişiklikler, yerleşim düzeni, demografik diziler, toprak kullanımında, tarım ve hayvancılıkta ve kentle kırsal kesim arasındaki ilişkiler incelenerek aydınlatılma şansına kavuşulacak.
Bizlerde bu çalışmaların olumlu yönde gelişmesini, köyümüzün bir kültür kenti olmasını ümit ediyor; projede emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.
Köyümüz şu anda 130 hane olup, İstanbulda 84, İzmirde 7, Ankara'da 7, Çorumda 40, diğer illerde 19, Avrupa'da 20 ve Mecitözünde 20 olmak üzere toplam 327 hane'ye ulaşmıştır.
Köyümüz Çorum İli Mecitözü İlçesi'ne bağlıdır.Köyün Batısında Elmapınar köyü, Kuzeydoğusunda Sarıhasan köyü, güneyinde Mecitözü ilçesi bulunmaktadır. Kuzeyde ise köyün koruluğu bulunmaktadır.
Köyümüz Çoruma 40 km. Mecitözüne 6 km. Uzaklıktadır. İlçeye yakın olması sebebiyle ulaşım oldukça kolaydır. Köydeki 2 minibüs ile birlikte özel otomobili olan kişiler ve hemen hemen her ailede bulunan traktörlerle ilçeye ulaşım sağlanmaktadır. 1994 yılına kadar stabilize durumdaki köy yolu 1994 yılında asfaltlanmıştır.
Kırsal bir araziye sahip olan köyümüzde genellikle Arpa, Buğday, Ayçiçeği ve Nohut yetiştirilmektedir. Sulu arazi hemen hemen yok denecek kadar azdır.Dolayısıyla ürünün verimi tamamen yağışa bağlıdır. Bu nedenle 1991 yılındaki körfez savaşı sonrası aşırı yağışların hasata zarar vermesiyle başlayan, sonraki yıllarda da kuraklıkla geçen bugüne kadarki dönemde köylünün yüzü hiç gülmemiş ve geçimini zar zor sağlamıştır. Sebze ve meyve ancak köylünün kendi ihtiyacını sağlayacak derecede olup, köy ekonomisine bir katkı sağlamamaktadır.
Ümit ederim en kısa zamanda kazı çalışmaları başlasın da köyümüz bir kültür şehri olsun.
YanıtlaSil